OSMAN BEY: BİR HAYALDEN RÜYAYA
Ertuğrul Bey’in kurduğu hayal, oğlu Osman Bey’in rüyalarına giriyordu artık…
Ertuğrul Bey’in ölümünden sonra küçük oğlu Osman Bey Kayı Boyunun ve bölgedeki diğer Türkmenlerin liderliğine getirildi. Bu iş seçimle gerçekleşti. Osman Bey, Ertuğrul Bey hayattayken onun vekilliğini yapmaktaydı. Bu vekillik ona küçük yaşta büyük tecrübeler kazandırmıştı. Ertuğrul oğlu Osman, bey seçildiğinde henüz 23 yaşındaydı.
Osman Gazi beyliğe seçildiği zamanlarda Anadolu kaynayan kazan gibiydi. Anadolu’da Ahilik ve Babailik yaygın bir konumda idi. Selçuklu sultanı III.Gıyaseddin Keyhüsrev, Moğolların bir parçası olan İlhanlı hükümdarı Argun Han’ın emriyle öldürülmüş, yerine amcaoğlu Gıyaseddin Mesut getirilmişti. Moğolların kan kokan nefesi hala Anadolu’da esmekteydi. İstanbul’da Bizans saraylarına Palaiologas hanedanı yerleşmiş ve Bitinya (Bursa, İzmit, Bilecik) bölgesindeki halk ile İstanbul arasında bağ zayıflamış durumdaydı.
BALA HATUN ve ŞEYH EDEBALİ
Osman Gazi’nin eşi olan Rabia Bala Hatun, Eskişehir’de tekkesi bulunan Ahi liderlerinden Şeyh Edebali’nin kızıdır. Türbesi Bilecik’tedir. Şeyh Edebali, Ahiler içerisinde ve yaşadığı yörelerde sözü dinlenen bir bilge insandır. Ertuğrul Gazi’ye atfedilen meşhur vasiyette oğlu Osman’a “Oğul, beni kır ama onu kırma. Beni kırarsan üzülürüm ama onu kırarsan gözlerim seni görmez olur.” dediği kişidir Şeyh Edebali. Osman Gazi, bu evlilik ile Ahilerin ve Anadolu gazilerinin desteğini almıştır.
Rivayet odur ki; Osman Gazi bir gün Şeyh Edebali’yi ziyarete gelmiş ve akşam misafiri olmuş. Uyuması için kendisine hazırlanan odada bulunan Kuran’a saygısından dolayı gece boyunca ayaklarını uzatıp yatamamış ve uyuyamamış. Sabaha karşı gözleri birazcık dalınca bir rüya görmüş. Rüyasında, kendi vücudundan filizlenen bir ağaç büyümüş, büyümüş ve Dünyayı sarmaya başlamış. İnsanlar bu ağacın gölgesine sığınıyorlarmış. Sabahleyin yanına gelen Şeyh Edebali, Osman Gazi’ye hazırlanan yatağın hiç bozulmadığını görmüş. Sebebini sormuş. Osman Gazi cevap olarak “Kuran bulunan bir odada ayaklarımı uzatamam” demiş. Bu cevap ve derin anlamlar içeren bu saygı, Şeyh Edebali’nin çok hoşuna gitmiş. Osman Gazi’nin rüyasını ,bir cihan devleti kuracağı şeklinde yorumlamış. Düşman sınır boylarında savaş veren bu akıncı beyi ile kızını evlendirmeyi münasip görmüş.
Yine Ahi Şeyhlerinden Şeyh Mahmut Gazi, Ahi Şemseddin ile oğlu Ahi Hasan, Osman Gazi’ye destek veren Ahi ileri gelenleridir. İleride Osmanlı’da vezir olacak olan Çandarlı Kara Halil’de Ahilerdendir.
GENÇ BİR STRATEJİST VE ARKADAŞLARI
Osman Gazi, babası gibi cesaretli bir yiğitti. Bulunduğu coğrafyayı iyi okuyabilen bir strateji dehası ve bir mareşaldi.
Anadolu’da bulunan kargaşanın ve Bizans’ın içinde bulunduğu ahvalin farkında olan Osman Gazi,yakın arkadaşları ve yiğit Alpleri Samsa Çavuş, Konuralp, Akçakoca, Aygutalp ve Gazi Abdurrahman ile akınlar yapmaktaydı.
Osman Bey’in ilk ciddi sınavı İnegöl Prensine karşı oldu. İnegöl Prensi Osman Bey’in çevresindeki en güçlü düşmandı. Hatta Samsa Çavuş bu düşmandan çekinerek bulunduğu yerden ayrılmıştı. Osman Bey ilk ciddi savaşını bu düşmana karşı verdi ve savaşı kaybetti. Osman Bey’in kardeşi Gündüz Alp (Sarubatı)’nın oğlu Bey Hoca bu savaşta şehit oldu. İnegöl Prensi kazandığı bu galibiyetten cesaret alarak daha da ileri gitti ve aralarında müttefiklik ilişkisi olan Karacahisar prensi ile birlikte Osman Bey’in üzerine yürüdüler. Domaniç yöresinde meydana gelen çarpışmayı ilk yenilgiden dersler çıkaran Osman Bey kazandı. Çarpışmaların şiddetini şu iki cümleden anlayabiliriz: Savaşta Osman Bey’in kardeşi Gündüz Alp şehit oldu. Karacahisar Prensinin kardeşi de savaşta hayatını kaybetti.
Bu gelişmeler sonrasında Osman Bey, güçlerini toplayarak Eskişehir yörelerindeki Karacahisar üzerine yürüdü. Babası Ertuğrul Gazi zamanında fethedilip sonra kaybedilmiş olan Karacahisar’ı tekrar ele geçirmeyi başardı ve merkez yaptı. Karacahisar 1288 yılında fethedildi. Burada bulunan bir kiliseyi camiye çeviren Osman Bey, yine bu camide 1299 yılında Dursun Fakih’e adına hutbe okuttu. Birçok kaynak Osmanlı’nın kuruluşu olarak bu tarihi kabul etmektedir.
Bu fetihten sonra Osman Bey, gaza arkadaşı Samsa Çavuş, kardeşi Sulamış Bey ve Harmankaya Rum Prensi Mihal Gazi(Köse Miha) ile birlikte Sakarya Irmağı vadisine başarılı akınlar yaptı. Kaderin bir cilvesi gibi ,Osman Bey’in Sakarya vadisinde verdiği bir milletin var olma mücadelesini Mustafa Kemal Atatürk,620 yıl sonra aynı bölgede aynı milletin var olma mücadelesi olarak vermiş ve galip gelmişlerdir.
KÖSE MİHAL
Burada Mihal Gazi’ye ayrı bir paragraf açalım. Mihal Gazi, İnhisar ile Mihalgazi(adının verildiği yerdir) nahiyeleri arasında bulunan Harmakaya (eski adı ile Hadrianoi) ve yöresinin Tekfurluğunu yapan bir Bizans soylusu ve Prensidir. Asıl adı Mikhael Kosses’tir.
Mikhael Kosses, bir çarpışma sırasında Osman Bey’e karşı savaşırken esir düşmüştür. Osman Bey, Mikhael Kosses’in savaştaki yiğitliğinden etkilenmiş ve O’na övgüler verip serbest bırakmıştır. Bu durum karşısında şaşıran Mikhael Kosses, Osman Bey ile dostluğunu devam ettirmiş daha sonra ise Müslüman olarak Osman Bey’in yanında mücadele vermeye başlamış ve Osman Bey’in bir gaza arkadaşı olmuştur. Osman Bey’in tavsiyesi ile Abdullah ismini almıştır.
Abdullah Mihal Gazi, Osmanlı’nın kuruluşunda önemli katkıları olan bir cengaver yiğit savaşçıdır. Osmanlı’ya olan katkıları kendisi ile sınırlı kalmamış, soyundan gelen Mihaloğulları Osmanlı idaresinde önemli işler yapmışlardır. Mihal Gazi, Avrupa’nın kabusu olan Akıncı teşkilatını kuran kişidir, bu kadar öenmlidir. Mihaloğulları, Balkanlarda akıncılık yapan önemli dört aileden biridir ayrıca. Bu dört aile: Gazi Mihaloğulları (Bulgaristan ve civarı), Evrenosoğulları(Arnavutluk-Dalmaçya), TurhanBeyoğulları(Mora-Yunanistan) ve Malkoçoğulları (Bosna )’dır.
Mihal Gazi, hayatı boyunca Osman Gazi’ye bağlı kalmış, onula birlikte omuz omuza mücadele vermiştir. Daha sonra Orhan Bey ile Bursa’nın fethine katılmış ve kısa zaman sonra da hayatını kaybetmiştir. Türbesi Harmankaya’dadır.
Rivayet odur ki; Osman Bey’in başarılarından korkuya kapılan Rum Tekfurlarından olan Yerhisar ve Bilecik Tekfurları, Osman Bey’i hile ile bir düğüne davet etmişler. Sözde düğün Bilecik Tekfurunun oğlu ile Yerhisar Tekfurunun kızı Prenses Holifere arasında yapılacaktır. Amaçları, düğüne iştirak edecek olan Osman Bey’i zehirleyerek veya pusuya düşürerek öldürmektir. Bu durumu Osman Bey’e haber veren kişi Mihal Gazi’dir. Durumdan haberdar olan Osman Bey, hazırlıklarını yaparak Yerhisar, Yenişehir ve Bilecik üzerine yürümüş ve bu yerleri de fethetmiştir. Yerhisar Tekfurunun kızını önce tutsak etmiş sonra oğlu Orhan ile evlendirmiştir. Bu Bizans Prensesi Holifere yani Nilüfer Hatun’dur. Orhan Bey’in eşi, I.Murad Hüdavendigar’ın annesidir.
Bu fetihlerden sonra Osman Bey, Turgut Alp’i görevlendirerek İnegöl kalesini kuşattırdı. Bu kuşatma da fetih ile sonuçlandı. Özellikle Bilecik’in alınması Osmanlı için önemli oldu. Çünkü Bilecik, önemli bir ipekcilik, dokumacılık ve demircilik merkezidir. O dönemde demir madenleri ile ünlü bir kenttir. Bilecik alındıktan sonra karargah buraya kuruldu ve fetihler buradan yürütülmeye başlandı. Bu fetihler neticesinde Osmanlı kuvvetleri, Bizans İmparatorluk güçleriyle karşı karşıya gelmiş oldu. Bizans, Osman Bey’in neler yapabileceğini nihayet anlamaya başlamıştı.
Osman Bey durmadı. Bursa’ya yakın olan Köprühisar’ı fethetti. Bursa ve İznik’i Kızıl Elma olarak belirlemişti, yeni hedefler bunlardı. Herşeyi planlı ve adım adım yapıyordu. İznik’te olan kuvvet boşluğunu fark edip kenti kuşatma altına aldı, fakat Bizans İmparatorluk güçlerinin yardıma gelmesi ile kuşatmayı kaldırdı. Dil iskelesine çıkan Bizans kuvvetlerine saldırsa da başarılı olamadı.
KOYUNHİSAR (BAFEON) SAVAŞI
Bizans nezdinde Osman Bey çok ileri gitmişti. Artık durdurulmalıydı. Bölge Tekfurları için ise Osman Bey’in durdurulması hayati bir öneme sahip zorunluluktu. Bu yüzden bir ittifak oluşturuldu. Başta Bursa Tekfuru Atranos, Kestel ve Kite Tekfurları ittifak kurdular. Bizans İmparatoru bu ittifaka Generali Muzalon komutasında 2000 den fazla asker ile destek verdi. Birleşen ordular Osman Bey’in üzerine yürüdüler. Gemlik’in kuzeyinde iki ordu karşı karşıya geldi. Yapılan Koyunhisar (Bafeon) savaşında Osman Bey ittifak ordusunu bozguna uğrattı.
Koyunhisar savaşı Osmanlı tarihinde ayrı bir öneme sahiptir. Savaş sonucunda Bursa’nın batısında bulunan Kite kalesi Osmanlı egemenliğine geçti. Bursa’nın kuzeyi hariç üç tarafı da Osmanlı topraklarına katıldı ve muhasara altına alınması kolaylaştı. İznik yolu Osmanlı için açık hale geldi. Bu zafer Türkmenler arasında sevinçle karşılandı ve birçok Türkmen kafilesi Osman Bey’in sancağı altında toplanmak için yollara döküldü. Osman Bey’in kardeşi Gündüz Bey’in oğlu Aydoğdu çarpışmalar sırasında şehit oldu. Koyunhisar savaşı çok önemlidir, Bizans kuvvetleri ile Osmanlı kuvvetlerinin ilk savaşıdır. Halil İnalcık, Osmanlı’nın kuruluşunu bu savaş olarak kabul eder(1302)
Osman Bey durdurulamamıştı. Bursa önlerine kadar akınlar devam ediyordu. Bizans İmparatoru II.Andronikos tehlikenin boyutlarını anlamıştı artık. Düşündüğü çarelerden bir kız kardeşi Mara’yı İlhanlı Hükümdarına vererek Moğolların desteğini almaktı. Fakat İlhanlılar içte isyanlarla dışta Memlüklerle mücadele ediyorlardı. İmparator İlhanlılardan istediği gibi faydalanamadı. Bu durum Osman Bey’in hareket kabiliyetini artırıyordu. Osman Bey daha da ilerledi ve İznik’in kapılarından biri olan Karahisar’ı fethetti.
Mihal Gazi’nin de yararlılıkları sayesinde Osmaneli(Lefke), Akhisar, Geyve ve Leblebici fethedildi. Bursa ve İznik baskı altına alınmaya başlandı. Bursa’ya yakın iki kale yaptırıldı ve şehir muhasara altına alındı. Şiddetle kuşatılmaya başlandı. Bu fetih oğlu Orhan Bey’e nasip olacaktır.
Osman Bey; iyi bir yönetici, ileri görüşlü ve sağduyulu, mücadelesinde planlı ve sabırlı, teşkilatçı bir lider; cesaretli bir savaşçı ve başarılı bir komutan, bir mareşaldi. Fethedilen yerlerde yaşayan yerel halka, Müslüman olan veya olmayanlara karşı gösterdiği hoşgörü, insanlara can, mal ve inanç konusunda garanti vermesi yörelerinde destan olmuştur. Kendi adına hutbe okutmuş, bac vergisi koymuş ve kadı ataması yapmıştır. Bunlar bağımsızlık sembolleridir. Yani Ertuğrul Gazi önderliğinde Ahlat yörelerinden göç eden Kayı Boyunun bir kısmı, Osman Bey zamanında bağımsız bir devlet olarak teşkilatlanmaya başlamıştır.
Osman Bey’in lakabı Fahrüddindir. (Dinini seven, dinini öven anlamındadır) Lakabının Fahrüddin olduğu Orhan Bey’in vakfiyesinde yazmaktadır. Nigris hastalığı sebebiyle 1320 yılından sonra akınlara ve fetihlere katılmamış, oğlu Orhan Bey’i yerine vekil yapmıştır. Osman Bey, ölüm döşeğinde iken Bursa kuşatması devam etmekteydi. Vefatından sonra Bursa’ya defnedilmeyi vasiyet etmiştir. Oğlu Orhan Bey, Bursa’yı fethetmiş ve babasının vasiyetini yerine getirmiştir. Osman Bey’in bu mücadeleleri neticesinde Dünya’ya hükmeden bir cihan devletinin temelleri atılmış ve misyonu belirlenmiştir.
Ertuğrul Bey’in Hayatı Yazımızı Okumak İçin Tıklayınız …
Telegram kanalımıza katılmak için tıklayın >> t.me/iscimemurnet
iscimemur.net’i twitter da takip etmek ister misiniz? Tıklayın